news-details

Risklere rağmen, borsalarda sene içerisinde yeni rekorlar kırılabilir

Manşeti okuyunca şöyle dediğinizi duyar gibiyim; “Ne alaka? Daha geçen hafta; piyasalardaki karmaşık durum ve küresel ekonomideki sorunları yeni bir krizin ayak sesleri olarak adlandıran sen değil miydin?” Haklısınız, son zamanlarda küresel ekonomi üzerinde dolaşan kara bulutlar ileriye dönük olarak bir resesyon tehditi oluşturuyor ve belki de yeni bir ekonomik kriz ile karşı karşıya kalacağız. Ancak, unutulmamalıdır ki;

  • Borsalar fiyatlamalarını çoğu zaman ileriye dönük yapar. Son Coronavirüs meselesi neticesinde zirve seviyelerden görülen sert satış hareketleri de ileriye dönük bir resesyon riskinin fiyatlanmasıydı.

 

  • İkinci olarak borsaların bol likidite ve düşük faizlerin tetiklemesi ile rekorlar kırması; ileriye dönük resesyon veya ekonomik kriz riskinin olmadığı anlamını taşımaz -ki halen böyle bir ihtimali dışlamıyorum.

Konumuza, yani borsaların yeniden nasıl rekorlar kırabileceğine dönecek olursak; öncelikli olarak Coronavirüs meselesinin 1-2 ay içerisinde bitmesi beklenmekte. Ancak, süreç uzasa ve küresel ekonomi üzerinde beklenenden daha büyük hasar oluşsa bile; bir süre sonra Coronavirüs sonrasına yönelik beklentiler alınmaya başlayacaktır. Kaldı ki;  daha önce görülen Sars, Mers, Ebola gibi diğer ölümcül hastalıklar neticeside Dünya ekonomisi yine tehdit altına girmiş, ancak; gerek hastalığın tedavisine yönelik aşı/ilaç geliştirilmesi, gerekse Merkez Bankaları ve hükumetlerin ekonomileri destekleyici hamleleri ile toparlanma görülmüştü.

Tam da bu aşamada Merkez Bankaları sayfasını açabiliriz. Coronavirüs’ün en büyük ekonomik tahribatı ortaya çıkardığı Çin’de; Merkez Bankası(PBOC), yüksek likidite desteklerinin yanı sıra yeni faiz oranları(MLF ve LPR) üzerinde de indirime gidildi. Akabinde diğer bazı Merkez Bankaları da kendi ekonomilerini desteklemek için faiz indirimleri yolunu seçerken, dikkatler ise; FED ve ECB gibi majör merkez bankalarının üzerine çevrildi. Geçtiğimiz Cuma günü açıklamalarda bulunan FED Başkanı Powell: Coronavirüs’ün ekonomi için tehdit içermesi halinde gerekli adımaları atacaklarını söyleyerek yeniden faiz indirimlerine başlayabileceklerinin sinyalini verdi. Keza, bazı uluslararası kurumlar FED’in 18 Mart’ı beklemeden olağanüstü bir toplantı yaparak faiz indirebileceğini dahi öngörürken, CME FEDwatch ekranlarında mecut durumda FED’in bu sene için 4 adet faiz indirimine gitme ihtimali fiyatlandığı gibi; bir süredir FED’in başlattığı repo operasyonlarının bir Parasal Gevşeme(Quantitative Easing) ‘ye dönüşme ihtimali de piyasalar tarafından göz ardı edilmiyor. Yine, Avrupa Merkez Bankası ve İngiltere Merkez Bankası yetkilileri de benzer ifadeler kullanarak: Coronavirüs’ün bir tehdit içermesi halinde gerekli tedbirleri alacaklarını deklare ettiler. Bu bağlamda gerek düşük faiz koşulları, gerekse yeniden başlaması düşünülen parasal bolluk önümüzdeki birkaç ayda borsaları destekleyecektir. Tahvil faizleri cephesinde de bir yandan; ileriye dönük resesyon kaygıları ile tahvillere gelen talepten kaynaklı düşüş sürerken, diğer yandan da; yine bu bahsetmiş olduğumuz majör merkez bankalarının faiz indirimlerinin söz konusu olması halinde düşüşlerin devamı beklenebilir. Bu durum da; paraya kolay ulaşan ancak daha fazla getiri isteyen  yatırımcıların risk alma iştahını artırarak borsalarda pozisyon almalarına olanak sağlayacaktır.

Öte taraftan diğer risk unsurları olarak da; Brexit geçiş süreci, başta Ortadoğu olmak üzere jeopolitik meseleler ve ABD Başkanlık seçimleri ön plana çıkmakta. Sene başındaki ABD-İran geriliminin noktalanması sonrasında; şuan için küresel anlamda risk ifade edecek jeopolitik bir unsur bulunmuyor. Brexit geçiş süreci de; her ne kadar ilerleyen süreçte(Anlaşma sağlanamazsa 2021 ve sonrasında) dolaylı olarak küresel ekonomiyi etkileyecek olsa da, mevcut durumda daha çok lokal anlamda riskleri ifade etmekte. Kasım ayında yapılacak olan ABD Başkanlık seçimleri öncesinde ise; Demokrat Parti’nin Başkanlık yarışı dikkatle takip edilirken, 24 Şubat’ta ABD borsalarına negatif etkileri de düşünüldüğünde burada en çok risk ifade edecek aday sosyalist politikaları benimsemiş olan Bernie Sanders gibi gözükmekte. Bu anlamda bugün ABD’de süper Salı olarak nitelendirilen ve 15 eyalette yapılacak Demokrat Parti seçimlerinden çıkacak sonuçlar önemli olacak. Seçimler öncesinde ise oy potansiyeli olan adaylardan Amy Kolobuchar ve Pete Buttigieg’ın Joe Biden lehine adaylık yarışından çekildiklerini deklare etmeleri piyasaları bir miktar rahatlatmış durumda.

Velhasılı, mevcut durumda; Coronavirüs’ün Dünya ekonomisine vuracağı darbe borsalar açısından en büyük riski ifade etmekte. Bunu bertaraf etmek için her ne kadar şu ana kadar Çin ve bir kaç gelişmekte olan ülkenin maliye ve merkez bankası hamlelerinin dışında majör hükumet ve merkez bankalarından ekstra bir hamle görmedik. Zira, bugün yapılan G7 Maliye Bakanları ve Merkez Bankaları telekonferansında da; iş birliği vurgusunun dışında herhangi bir acil aksiyona geçilmesi için taahüt ortaya çıkmadı. Ancak, her halukârda; risklerin artış göstermesi halinde merkez bankalarının para politikası duruşlarını daha da gevşetmek zorunda kalacaklarını düşünmekteyiz. Yine, hükumetlerin de büyümeye katkı sağlamak adına maliye politikalarını gevşek tutması kaçınılmaz gözükmekte. Hâl böyle olunca bol likidite koşullarının ve buna karşın düşük mevduat ve tahvil faizlerinin öngörüldüğü bir durumda; yatırımcılar daha fazla kazanma dürtüsüyle riskli varlıklara yönelmeyi seçebilirler. Bu açıdan bakıldığında; gelişmekte olan ülkelerin tahvilleri de cazip olanaklar sunsa bile, başta ABD olmak üzere hisse senetleri piyasasının daha cazip geleceğini ve bollaşan paranın adresinin büyük oranda borsalar olacağını söylesek pek yanıltıcı olmaz. Bu da gösteriyor ki; uzun vadeli riskler korunmakla birlikte önümüzdeki bir kaç ay borsalar için yeni rekorların önünü açabilir.

Kaynak:Işık Yatırım
Hibya Haber Ajansı